Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Bugün Sona Eriyor!
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen 24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki son gösterimlerin ardından bu yıl için izleyicilere veda ediyor.
Bugün festivalde Kız Çocukları İsterse Olur bölümünde yer alan Rocca Dünyayı Değiştiriyor/Rocca Changes the World filminin dublajlı gösterimi ücretsiz olarak saat 12.00’da, Kaouther Ben Hania’nın Avrupa’ya gidebilmek için derisinin dünya çapında meşhur bir sanatçının sanat eserine dönüşmesine razı gelen Suriyeli mülteci Sam Ali’nin hikâyesini anlattığı Derisini Satan Adam/The Man Who Sold His Skin saat 15.00’da, Nisan Dağ’ın senaryosunu yazıp yönettiği, Fehmi’nin İstanbul’un yoksul bir semtinde geçen, rap ve bağımlılığın iç içe olduğu hikâyesini anlattığı, özgün müziğiyle de öne çıkan Bir Nefes Daha/When I’m Done Dying ise saat 18.00’da gösterilecek. Her üç filmin gösterimi de Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak.
Festivalde Dün Neler Oldu?
Festivalde dün gösterimi yapılan ilk film Deniz Şengenç’in yönetmenliğini yaptığı Ne Festivaldi Ama belgeseliydi. 23. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin pandeminin ilk günlerine denk gelen hazırlık sürecini anlatan belgesel sonrası Deniz Şengenç ve Uçan Süpürge ekibi “2020: Corona Günlerinde Bir Festival Hikâyesi” başlıklı bir söyleşi için festival takipçileriyle buluştu.
Yönetmen Deniz Şengenç, “Benim için de çok ilginç bir deneyimdi. Evlerin içinde ne olduğunu çok da anlayamadığımız bir dönemde yaptık festivali. Zaten normalde festival organizasyonu başlı başına zor bir iştir. Türkiye’de pandemi döneminde çevrimiçi düzenlenen ilk kadın filmleri festivali Uçan Süpürge oldu. Ben de çevrimiçi toplantı yapmaya başladığımız dönemlerde bir tarihe tanıklık ettiğimiz için çekimlere başlamıştım,” dedi.
Uçan Süpürge Vakfı Başkanı Halime Güner ise; “Deniz üç yıl önce Uçan Süpürge’ye İstanbul’dan gönüllü olarak geldi. Sinemayı sevmek gerçekten çok başka bir şey. Deniz sinemayla bambaşka ilişki kuran biri, çok da seviyor, projelerimizde emek verdi. Sonra kendi markasını kurdu. Geçen yıl gerçekten çok zor bir dönemdi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz, pandemi var, sponsor yok, kafamız çok karışık. Deniz bize konuyla ilgili olarak sponsor oldu. Bu çok değerli ve çok teşekkür ediyorum,” dedi.
Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK projesi çerçevesindeki Kulaktan Kulağa Kolektif Video Üretim Atölyesi kapsamında kadınların çektiği on iki kısa filmin gösterimi de dün gerçekleşti. Gösterilen filmlerden Cûdîyê Miradan/Dileklerin Cudisi/Cudi of the Wishes filminin yönetmeni Semiha Yıldız, Asefçiler, Rüyalar, Otlar/Gleaners, Dreams and Greens filminin yönetmeni Zelal Sadak, Uzay, Fehmi ve Şehrin Sırları/Space, Fehmi and the other Secrets of the City filminin yönetmeni Mediha Güzelgün ile Taş ve Su/Stone and Water filminin yönetmeni Nalin Acar gösterim sonrası izleyicilerin sorularını yanıtladılar.
Filmlerine dair; Mediha Güzelgün Fehmi’nin zaten arkadaşı olduğunu, caddede yürürken kimsenin fark etmediği biri olduğunu ve onun hikâyesini konu aldığını söylerken, Semiha Yıldız Cudi’yi güzel anlatmak için çabaladığını, aslında bunun yarası olduğunu ve böylece bu filmi yaptığını anlattı. Nalin Acar üzerine bir sürü film yapılmış Hasankeyf’i işlemenin korkutucu olduğunu ama su ve Batman’ın suya olan ihtiyacı ile ilgili derdi olduğunu anlattı. Zelal Sadak ise Diyarbakır’a dair hatırlanabilecek çok şey olduğunu ancak ekoloji, kadın ve yok olmuş halkların tarihine ışık tutacak bir konuda proje çalışması olduğunu, 60’larda kadınların kolektif bir bilinçle farkında olmadan bir çarşı oluşturduklarını, bununla ilgili sözlü tarih dışında bir kaynak olmadığını öğrenince de bu konuya yöneldiğini söyledi.
Yönetmenler ayrıca, aynı şeyleri dert edindiklerini, tüm hikâyelerin birbirine değdiğini, yok oluşların önünde durmaya çalışıp varız demeye çabaladıklarını ve yıkımların erkek egemen yapılardan geldiğini gördüklerini, anlatacak daha çok hikâyeleri olduğunu söylediler.
Venedik’te Eleştirmenlerin Haftası bölümünde En İyi Film Ödülü’nü ve Antalya Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü kazanan Azra Deniz Okyay’ın tüm ülkede elektrik kesintisinin yaşandığı bir günde yolları kesişen dört farklı karakterin hikâyesini yenilikçi ve çarpıcı bir dille anlattığı Hayaletler de dünkü programın dikkat çeken filmlerindendi. Gösteriminin ardından yönetmen Azra Deniz Okyay, yapımcı Dilek Aydın ve filmin oyuncularından Dilayda Güneş izleyicilerle buluştu.
Düşük bir bütçeyle, uyumadan, yılmadan kendilerine yer açma savaşı verdiklerini, “biz buradayız” dediklerini dile getiren Azra Deniz Okyay, filmdeki elektrik kesintisi tercihinin sebebi sorusunu, “Elektrik kesintisi Türkiye’de çok normal bir şey, ama aslında çok büyük bir kaos ve metafor. Büyük bir kaos içinde başka kaos olursa diğeri unutulur. Naomi Klein’ın ‘Şok Doktrini’ndeki argümanıdır bu ve ben bunu ele aldım. Kimse ‘Aman Allah’ım elektrik kesildi,’ demiyor. Aslında seyirci olarak size bir sorumluluk da yüklüyorum. Sen hayatta çok büyük kötülük yaşıyorsun ve çok küçük şeylerin içinde de yok oluyorsun, aslında genele bakmak, ona rağmen nasıl ilerlediğimizi gösterebilmek gerek. Hem metaforik hem de fiziksel olarak bir filmi karanlığa gömmek de büyük bir iş. Onun altına nasıl gireriz, karanlığın içinde küçük ışık ne olabilir? Onu keşfetmeye çalıştık,” diyerek cevapladı.
Dilek Aydın, senaryoyu okuduktan sonra çok güçlü bulduğunu ve nasıl yapılmaz diye düşündüğünü söyleyerek sözlerine başladı ve “Bu dönemde artık gecikmemesi gereken, izlememiz gereken mevzuların olduğu bir senaryoydu. Bu artistik yapı sadece kurguda değil senaryoda da vardı. Varımızı yoğumuzu, zamanımızı, enerjimizi, kendimizi adayıp, zorluklara göğüs gerip yaptık filmi. Bütün bu yapıyı kurmak için çok uzun bir hazırlık süreci geçirdik. Hesapladığımda çekim için 18 günümüz var demiştim ve biz filmin çekimlerini 17. günde bitirdik. Hâlâ filmi insanlarla paylaşabiliyor olmak enteresan geliyor,” dedi.
Filmin başrol oyuncularından Dilayda Güneş, “Ben hem dansçı hem de oyuncuyum, bu senaryo ile dokuz senenin ardından Türkiye’deki dansçıları, özellikle kadın dansçıları gösterme şansı buldum. İlk filmim ve ilk oyunculuğum, dans eden bir bedeni oyunculukla birleştirebildiğim ve bunu gösterebildiğim için çok mutluyum,” dedi.
Céline Sciamma’nın filmi Küçük Anne/Petite Maman, FIPRESCI Ödülü’nü kazanan Samaher Alqadi’nin yönettiği Benim Bedenim/As I Want, Chloé Zhao’nun yönettiği En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu Oscar’larını kazanan ve festivaldeki ilk gösteriminin biletleri tükenen Nomadland, Khalil Joreige ve Joana Hadjithomas birlikte yönettiği, Berlin Film Festivali’nde ana yarışma kapsamında izleyiciyle buluşan Hatıra Kutusu/Memory Box ve Małgorzata Szumowska ve Michał Englert’in yönettiği Bir Daha Asla Kar Yağmayacak/Never Gonna Snow Again dün gösterimi yapılan diğer filmlerdi.
Festival Biletleri
Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak gösterimlerin biletleri Biletix üzerinden alınabiliyor.
Bilet Fiyatları: öğrenci 12 TL, tam 20 TL.