Paylaş
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında “Geriye Kalan” filmiyle 48. Altın Portakal Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Çiğdem Vitrinel moderatörlüğünde, Suç ve Ceza Film Festivali Direktörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci ile Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon ve Sinema Bölümü Arş. Gör. Tuğçe Kutlu’nun katılımıyla gerçekleşecek “Korkutan Değişim – Body Horror Filmleri” paneli 1 Haziran 2025 günü Kült Kavaklıder Sineması’nda gerçekleşti.
“Bedenin Bozulduğu Yerde Anlam Başlıyor”
Kadın yönetmenlerin ve psikoloji alanının bakış açılarıyla yeniden tartışılan body horror türü, festivalin 6. gününde panelde masaya yatırıldı. Sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın moderatörlüğünü yaptığı oturuma, yönetmen Çiğdem Vitrinel ve psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci katıldı. Panelde, türün feminist sinema, psikolojik analizler ve toplumsal cinsiyet bağlamındaki yeri üzerine derinlemesine konuşmalar yapıldı.
Kadınlar Body Horror’a Sahip Çıkıyor
Panelin açılışında Alin Taşçıyan, türün tarihçesine atıfla Mary Shelley’nin Frankenstein’ı ile başlayan body horror geleneğinin zamanla erkek egemenliğine geçtiğini, ancak son yıllarda kadın yönetmenlerin feminist perspektiflerle türe yeniden sahip çıktığını belirtti. Raw ve Titane gibi filmler bu dönüşümün önemli örnekleri arasında gösterildi.
“Body Horror İçimdeki Öfkeye Karşılık Geliyor”
Yönetmen Çiğdem Vitrinel, türle ilişkisini “Body horror beni beden bütünlüğünü parçalaması benim için çok tartışmalı bir konu.” diyerek başladı. Onu bu türe çeken filmin American Psycho olduğunu belirten Vitrinel, “Kadın yönetmenlerin erkek kurban üzerinden alan açması önemliydi.” dedi. Aynı zamanda kadın karakterlerin body horror içinde daha kolay kurbanlaştırıldığını vurgulayan Vitrinel, “Kadın bedeni üzerindeki toplumsal baskı, bu türle çok güçlü şekilde anlatılabiliyor,” dedi.
Estetik operasyonlar, gündelik bedensel müdahaleler gibi konuların da artık bu türün gerçek hayattaki karşılıkları olduğunu söyleyen yönetmen, “Raw’daki ağda sahnesi izlerken çok rahatsız oldum ama sonradan fark ettim ki bizim için gayet normal.” dedi.
Psikolojik Derinlik ve Bastırılmış Arzular
Prof. Dr. Bengi Semerci, body horror’un psikolojik yönünü Freud ve Lacan üzerinden analiz etti. “Korku, bizi koruyan bir duygudur. Bu filmler endorfin salgılatır, bu yüzden hem korkarız hem haz alırız.” diyen Semerci, yüzleşemediğimiz bastırılmış arzuların sinemada güvenli biçimde deneyimlenmesinin bu türü cazip kıldığını ifade etti.
Substance filminden örnek veren Semerci, “Benlik bütünlüğüne doğrudan saldırı içeren bu filmler, ayna evresindeki kırılmalara kadar uzanan bir bilinçdışı serüvene dönüşüyor,” dedi. Substance’taki kadın karakterin güzellik uğruna bedenini kaybetmesi hem bir doğum hem de kimlik bölünmesi olarak okunabilir.
Kürtaj, Estetik ve Beden Politikaları
Alin Taşçıyan, kürtajın feminist sinemadaki en önemli meselelerden biri olduğunu vurgulayarak, erkek sinemasıyla kadın sineması arasında bu temaya yaklaşımda ciddi bir fark olduğunu ifade etti. “Kadın yönetmenler kürtaj üzerinden kadını aşağılamaz, bedenin özgürlüğünü savunur,” dedi.
Panelde festivalin 4 ve 5. Günleri oynatılan Üvey Kız kardeş, Revenge ve İlgi Bağımlısı gibi güncel filmler de tartışıldı. Üvey Kız kardeşin peri masallarını body horror’la yeniden şekillendirmesi dikkat çekici bulundu. Vitrinel, “Güzellik algılarına uyma arzusunun kadın bedenine saldırsı, seyirciyi rahatsız ettiği kadar düşündürüyor,” dedi.
Body Horror Feminist Bir Direniş Olabilir mi?
Semerci’ye göre bedenin değişimi kaçınılmaz. Bu kaçınılmaz sürecin, toplumsal güzellik baskısıyla birleşince kadınlar için bir direniş alanına dönüşebileceğini belirtti. “Beden güzelleştikçe ruh sağlığı bozuluyor,” diyen Semerci, güzellik uğruna bozulan bedenin sadece fiziksel değil psikolojik deformasyonlara da yol açtığını söyledi.
Çiğdem Vitrinel ise bu türe dair bakışını şöyle özetledi: “Body horror izlerken hem çok zorlanıyorum hem de çok keyif alıyorum. İçimdeki öfkeye dokunuyor. Bu yüzden feminist sinema için güçlü bir alan olabilir.“