Eskişehir’de yok olmaya yüz tutmuş bir sanat: Lüle taşı işlemeciliği
Eskişehir’in en önemli simgelerinden biri olan lüle taşını işleyecek usta sayısı giderek azaldığı için, şu an unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alıyor. Kadın lüle taşı ustası ise yok denecek kadar az.
Yaklaşık üç bin yıllık tarihi ve Türkiye rezervinin yüzde 85’inin çıkarıldığı Eskişehir’de, beyaz altın ya da denizköpüğü adıyla bilinen lüle taşı, kentin en önemli kültürel değerlerinin başında geliyor.
Yerin yüzlerce metre derinliğinden çıkarılan taşlar, lüle taşı ustalarının ince işçiliği ile pipo, tespih, biblo, takı gibi süs eşyaları haline getiriliyor. Çin ve Amerika başta olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediliyor.
Eskişehir’in en önemli simgelerinden biri olan lüle taşını işleyecek usta sayısı giderek azaldığı için, şu an unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alıyor. Kadın lüle taşı ustası ise yok denecek kadar az.
Bu, unutulmaya yüz tutmuş mesleği var etmeye çalışan ustalardan biri de Sema Ersoy. 2022’den beri Eskişehir Saatçiler Esnaf ve Sanatkârlar Odası’nın başkanlığını da yapan Ersoy, yaklaşık on beş yıldır lüle taşı işliyor. Bu mesleği kayınpederinden öğrenen Ersoy, katıldığı kurslar ile kendini daha da geliştirmiş.
Mesleğin içine girdikçe, gereken değeri görmediğini ve meslekte kadınların daha çok yer alması gerektiğini fark etmiş. Lüle taşı işlemeciliğinin devamlılığını sağlamak, daha geniş kitlelere duyurmak için Eskişehir Saatçiler Esnaf ve Sanatkârlar Odası’na başkan adayı olmuş ve kazanmış.
Ayrıca Tarihi Odunpazarı bölgesinde kendine ait “Deniz Köpüğü” adında bir atölye açmış. Eşi, kayınpederi ve oğlu ile birlikte ürettiği ürünleri satışa sunan Ersoy, atölyede kadın çıraklar da yetiştiriyor. Evlerinde kendi imkânları ile lüle taşından eşyalar yapan kadınların ürünlerini de atölyesinde satışa sunarak kadınlara destek olmaya çalışıyor.
“Takılarım turist müşterilerin dikkatini çekiyor”
Mesleğin giderek kaybolmasından ve kadın usta sayısının azlığından üzüntü duyduğunu belirten Ersoy “Bu konuyla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyor ama ne yazık ki yeterli değil. Usta çırak ilişkisi yöntemiyle öğrenilen bir meslek olduğu için usta sayısının azalması çırak sayısının da azalmasına neden oluyor. Yalnızca lüle taşı işlemeciliğini öğretebileceğimiz bir binaya ihtiyacımız var. Bu binada daha çok kadın, engelli ve genç çıraklar yetiştirebiliriz. Mesleği erkek egemen yapıdan da kurtarmak önemli. Çünkü biz kadınlar bu işe farklı boyut ve konseptler katabiliyoruz. Örneğin ben, yaptığım takılarda lüle taşını gümüş, bronz, doğal taş gibi malzemelerle birleştirdim. Bu özellikle turist müşterilerin çok ilgisini çekiyor. ‘Dükkânınız diğerlerinden farklı, buraya bir kadın eli, kadın naifliği dokunmuş’ diyorlar.”
“Önemli sorunlarımızdan biri de Eskişehir’in merkezinde lüle taşı satış yerlerinin yok denecek kadar az olması. Özellikle şehrimize gelen turistler merkezde lületaşı satın alabilecek yerin olmamasından yakınıyorlar” diyerek sözlerini sürdüren Ersoy son olarak şu noktaya dikkat çekti:
“Satış yerlerinin merkezde de yayınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Eskişehir halkı olarak şehrimizin simgesi olan lüle taşı işlemeciliğini yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak bence görevimiz. Bu konuda ben çalışmalarıma devam edeceğim. Kadın arkadaşlarımı da erkek ustaların yanında görmek istiyorum. Kendilerine güvensinler, kadınlar isterse başaramayacakları hiçbir şey yok.”
Aysun Özcan
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!