Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali FIPRESCI Ödülü Açıklandı!
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen 24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde FIPRESCI Ödülü dün akşam son seans öncesinde açıklandı. Her Biri Ayrı Renk bölümünde yer alan 12 film arasından Boyd Van Hoeij, Rüdiger Suchsland ve Esin Küçüktepepınar’dan oluşan FIPRESCI jürisi ödüle, Samaher Alqadi’nin yönettiği Benim Bedenim/As I Want filmini layık gördü.
Jüri üyeleri gerekçelerini şöyle açıkladı; “Farklı sinema tekniklerini bir araya getirerek, Mısır’daki Arap Baharı kadınlarının ve bu kadınların süren eşitlik ve insan hakları mücadelesinin portresini çizmek için kameranın imkânlarını araştırma yolundaki özgün yaklaşımından ötürü biz FIPRESCI Jürisi, ödülü Samaher Alqadi’nin Benim Bedenim filmine veriyoruz.”
Samaher Alqadi’nin 2011 Mısır Devrimi’nin ikinci yıldönümünde yapılan gösterilerde sokakta meydana gelen toplu tecavüzlere karşı Mısırlı kadınların isyanını anlattığı Benim Bedenim/As I Want bugün (11 Haziran) festival kapsamında 12.00 seansında Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gösterilecek.
Festivalde Dün Neler Oldu?
Dün gündüz seanslarında izleyicilerle buluşan filmler, Kitty Green’in #MeToo hareketinin çıkışına dair içeriden bir bakış sunan Asistan/The Assistant, Anne Zohra Berrached’in 11 Eylül saldırısı faillerinden Ziad Jarrah ve sevgilisi Aysel Şengün’ün gerçek hikâyesine dayandırdığı Yardımcı Pilot/Copilot, geçen yıl Berlin Film Festivali’nde büyük beğeni toplayan Janna Ji Wonders’ın yönettiği Walchensee Forever, Jessica Beshir’in çocukluğunun geçtiği Etiyopya’ya geri dönerek gündelik hayatı ve insanları yansıttığı filmi Zordur Gitmek/Faya Dayi oldu.
Türkiye’de kadınlara yönelik erkek şiddetine karşı mücadelenin hukuki ve toplumsal cephesine bakan, birlikte yaşadıkları erkeklerin saldırısına uğramış ve sakat kalmış iki kadının ve avukatlarının siyasal çalkantılar arasındaki adalet savaşını anlatan Chloe Fairweather’in beş yıllık süreçte çektiği Ölümüne Boşanmak/Dying to Divorce dün izleyicilerle buluştu. Belgeselin gösterimi sonrası yürütücü yapımcılar Seda Gökçe ve Özge Sebzeci, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gönüllü avukatlarından İpek Bozkurt ve belgeseldeki hayatta kalma mücadelesi veren kadınlardan Arzu Boztaş izleyicilerle buluştu.
Arzu Boztaş, “Filmde yaşadıklarımın yarısından azını izlediniz,” diyerek sözlerine başladı ve “Yaşadıklarımın hepsini göstermek istemedim. Yaşadım ve bitti. Kendime tertemiz bir sayfa açmak istedim. Ben cidden ölümüne boşandım. Tırnaklarımla kazıyarak tekrar bu konuma geldim. Her şey için, arkamda olduğunuz ve hakkımı savunduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendimi yarım bir insan olarak görmüyorum, şu an sadece görünümüm öyle. İnsanı ayakta tutan ne ayakları ne de kolları. Ben kendimi hiçbir zaman engelli olarak görmeden kendime, Arzu sen her şeyi yaparsın, dedim ve başardım Benim yaşadıklarımı çocuklarım yaşamasın, okusunlar ve kendi ayakları üzerinde dursunlar. Biz önce kız kardeşlerimizi destekleyelim, sonra kendi hedeflerimize bakarız. Benim arkamda ailem durmadı, ama ben çocuklarım benim yaşadıklarımı yaşamasın istiyorum,” dedi.
Aslında Arzu’ya yapılan saldırıda suçun kasten öldürmek olduğunu, ancak çoğu zaman mahkemelerin bunu yaralama olarak nitelendirdiğini söyleyen İpek Bozkurt, “Kamuoyu desteğinin ve hikâyenin mahkeme salonlarına taşındığı, bu tip toplu olarak takip edilen davalarda sonuçlar değiştirilebiliyor. Bu filmi birlikte izlememizin önemi o. Arzu’nun adını ve hikâyesini unutmuyoruz. Mahkemeye anlattığımız da Arzu’nun hikâyesi, kadın mücadelesinin yaptığı da bu. Biz Arzu’nun yaşadığını sıradan bir şiddet vakası olarak adlandırmıyor, hikâyesi olan bir kadının başına gelenleri anlatıyoruz”, dedi
İlk kez perdede filmi izlemenin heyecanını yaşadıklarını ve teşekkürlerini dile getirerek sözlerine başlayan Seda Gökçe, “Chloe ile yollarımız 2015’te kesişti. O zamandan sonra da Chloe Türkiye’ye geldi ve çekimleri sürdürdük. Takip ettiğimiz davalar ve kadın hareketi ile ilgili haberleştik. Filmin başından sonuna yaklaşırken filmin yönetmeninin meseleyle ve diğer kahramanlarla ilişkisinin de geliştiğini, güven oluştuğunu görebiliyorsunuz. Filme başlarken 2013 sonrası kadın hareketinin, Türkiye’deki toplumsal hareketlerin ve enerjinin yüksek zamanlarıydı. Chloe de bu enerjiyi anlatmak istiyordu ama 5 yıllık süreçte çok fazla şey yaşadık. O enerji hâlâ var, ama toplumsal boyutunu anlatmadan bir kadın hareketi anlatmak mümkün değildi,” diye devam etti.
Özge Sebzeci ise, “Bu süreçte hep Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile iletişim halindeydik. Film de onların yönlendirmeleriyle ortaya çıktı. 5 yıllık bir proje olacağını düşünmemiştik başlarken. Bu ilk gösterimimizdi, bundan sonra da gösterimlerimiz olacak. İlk olarak film festivallerinde olacak. Aynı zamanda özel gösterimler düzenleyip kadınlarla bir tartışma alanı da açmak istiyoruz. Ancak Türkiye’de ana akımda bir filmi göstermenin de çok kolay olmadığını biliyoruz,” dedi.
Günün son filmleri ise Josephine Decker’ın yönettiği ünlü korku romanı yazarı Shirley Jackson’ın hayatından bir bölüm anlatan, Shirley ve Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi ile büyük övgü toplayan Céline Sciamma’nın kendi çocukluğundan parçaları dahil ettiği kişisel filmi Küçük Anne/Petite Maman oldu.
Festivalde Bugün
Festivalde film gösterimleri saat 10.00‘da Çağdaş Sanatlar Merkezi‘nde Deniz Şengenç’in yönetmenliğini yaptığı Ne Festivaldi Ama belgeseliyle başlayacak. 23. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nin pandeminin ilk günlerine denk gelen hazırlık sürecini anlatan belgesel sonrası Deniz Şengenç ve Uçan Süpürge ekibi “2020: Corona Günlerinde Bir Festival Hikâyesi” başlıklı bir söyleşi için festival takipçilerinin karşısında olacak.
Céline Sciamma’nın filmi Küçük Anne/Petite Maman 10.30’da CerModern’de, FIPRESCI Ödülü’nü kazanan Samaher Alqadi’nin yönettiği Benim Bedenim/As I Want ise saat 12.00’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak.
Małgorzata Szumowska ve Michał Englert’in sınırı yürüyerek geçip Ukrayna’dan Polonya’ya gelen göçmen masör Zhenia’nın iş bulduğu zengin sitede yaşayan insanların hayatını nasıl değiştirdiğini hem karanlık hem de mizahi bir üslupla anlatan Bir Daha Asla Kar Yağmayacak/Never Gonna Snow Again 13.00’da CerModern’de gösterilecek. Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK projesi çerçevesindeki Kulaktan Kulağa Kolektif Video Üretim Atölyesi kapsamında kadınların çektiği on iki kısa filmin gösterimi ise 15.00’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak. Gösterilecek filmlerden Cûdîyê Miradan/Dileklerin Cudisi/Cudi of the Wishes filminin yönetmeni Semiha Yıldız, Asefçiler, Rüyalar, Otlar/Gleaners, Dreams and Greens filminin yönetmeni Zelal Sadak, Uzay Fehmi ve Şehrin Sırları/Space, Fehmi and the other Secrets of the City filminin yönetmeni Mediha Güzelgün ile Taş ve Su/Stone and Water filminin yönetmeni Nalin Acar gösterim sonrası izleyicilerle buluşacak.
Chloé Zhao’nun yönettiği En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu Oscar’larını kazanan ve festivaldeki ilk gösteriminin biletleri tükenen Nomadland bugün tekrar 16.00’da CerModern’de, Khalil Joreige ve Joana Hadjithomas birlikte yönettiği 80’li yıllardan kalma mektup, fotoğraf ve ses kayıtlarıyla dolu bir kutudan annesinin Lübnan’daki hayatına dair hiç bilmediklerini öğrenen bir genç kızın hikâyesini anlatan, Şubat ayındaki Berlin Film Festivali’nde ana yarışma kapsamında izleyiciyle buluşan Hatıra Kutusu/Memory Box 18.00’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gösterilecek.
Günün son filmi ise Venedik’te Geleceğin Aslanı Ödülü’nü ve Antalya Film Festivali’nde En iyi Film Ödülü’nü kazanan Azra Deniz Okyay’ın tüm ülkede elektrik kesintisinin yaşandığı bir günde yolları kesişen dört farklı karakterin hikâyesini yenilikçi ve çarpıcı bir dille anlattığı Hayaletler olacak. Filmin 19.00’da CerModern’de gerçekleşecek gösteriminin ardından Azra Deniz Okyay, yapımcı Dilek Aydın ve filmin oyuncularından Dilayda Güneş salonda izleyicilerle buluşacak.
Festivalde Yarın / 12 Haziran
- Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 12 Haziran Cumartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki son gösterimlerin ardından bu yıl için izleyicilere veda ediyor.
Kız Çocukları İsterse Olur bölümünde yer alan Rocca Dünyayı Değiştiriyor/Rocca Changes the World filminin dublajlı gösterimi ücretsiz olarak saat 12.00’da, Kaouther Ben Hania’nın Avrupa’ya gidebilmek için derisinin dünya çapında meşhur bir sanatçının sanat eserine dönüşmesine razı gelen Suriyeli mülteci Sam Ali’nin hikâyesini anlattığı Derisini Satan Adam/The Man Who Sold His Skin saat 15.00’da, Nisan Dağ’ın senaryosunu yazıp yönettiği, Fehmi’nin İstanbul’un yoksul bir semtinde geçen, rap ve bağımlılığın iç içe olduğu hikâyesini anlattığı, film için yapılmış müzikleriyle de öne çıkan Bir Nefes Daha/When I’m Done Dying ise saat 18.00’da gösterilecek. Her üç filmin gösterimi de Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak.
Festival Biletleri
Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi ve CerModern’in kapalı salonunda yapılacak gösterimlerin biletleri Biletix üzerinden alınabiliyor.
Bilet Fiyatları: öğrenci 12 TL, tam 20 TL.