“Kutu Mutfak” kadınlarının hayalleri dağları aşıyor
Benim de en büyük hayallerimden biri yazmaktı ve yazdıklarım ile “ben de bir kadın olarak varım” diyebilmekti.
Van’daki Kutu Mutfak’taki kadınların mücadele hikâyesine yolculuk, özelliklede benim mücadelem her sabah saat 6’da telefonun kurulu alarm müziğinin çalması ile başlıyor.
“Neden Kutu Mutfak?” deyişinizi duyar gibiyim. Çünkü kutu diye tanımladığım o mutfak, benim bir kadın olarak hayata, zorluklara ve engellere rağmen dimdik ayakta durduğum bir kadın olarak mücadelemden asla ödün vermediğim hem yemek yapabilme sanatını icra ettiğim hem de yeteneklerimi gösterebildiğim, aslında kutu bile olsa kendimi dünyanın merkezindeymişim gibi hissettiğim yerdir.
Yaratıcılığımı ve yeteneklerimi sanki bir tiyatro sahnesindeymişim gibi, insanlara yaptığım yemekler ile gösterimi sunuyorum.
Elbette bu yemek yapma aşkı, kutu mutfak ile başlamadı. Ama daha farklı kesimlere hitap edebilmem için vesile oldu. Bu yazımla bana bu kapıyı açan “Kutu Mutfağın’’ yaratıcısı olan ve kadının azmine, mücadelesine örnek olan arkadaşım Rukiye’ye teşekkür ediyorum.
Anne yemeklerinin tadı asla unutulmaz
İnsanlar bir lokantaya gittiğinde ve bu yemekleri tattığında, bu yemeklerin lezzetleri onların damak tadına hitap ediyorsa asla unutmazlar.
Annelerin yaptığı yemekler de o ünlü şeflerin yaptığı yemekler gibi unutulmazlardır. Çünkü içinde anne sevgisinin toparlayıcı, bütünleyici , şefkati ve kadının mücadelesinin verdiği lezzet vardır.
Benim çocukluktaki hayallerime dokunan yemek yapabilme ve bu lezzetleri insanlara sunmama vesile olanaslında rahmetli anneannemdir.
Onun yaptığı yemekleri tatmak için o çocuk halimle uzun mesafeler kat ederdim. Yaptığı o yöresel yemeklerde, kadının o herkesi kapsayıcı gücü ve çok büyük bir mutluluk vardı. Anneannemin eski topraktan yapılmış, üç oda ve bir salondan oluşan bir evi vardı. Her oda da bir oğlu ve gelini yaşardı. Tabi o zamanlar bu kadar modern evler bulunmazdı. Mutfak ve tuvaletler dışarda olurdu. Anneannemin mutfağı da dışarda ekmek pişirilen “tandur evi” dediğimiz yerdi.
Ama o tandur evinde insana mutluluk veren lezzetler ortaya çıkarırdı. Modern ocaklar ve fırınlar yoktu. Tandur evinin bir köşesinde ateş yakılır ve yemekler böyle hazırlanırdı.
İşte benim yemeklere olan aşkım bu tandur evinde başladı. Annem de lezzetli yemek yapma yeteneğini annesinden almıştı. Yazımı yazmışken bu tandur evi ile ilgili bir çocukluk anımı da anlatmadan duramıyacağım.
Anneannem (Tirşik, Keledoş, Doîn, Biber Dolması, Bulgur Pilavı) tabi buram buram memleketim kokan dağlarından toplanan şifalı otlarla yapılan daha birçok yöresel yemeği hazırlar beni yemeğe çağırırdı.
Her ne kadar bu lezetli yemekleri yesemde tadına doyamazdım. Sonrasında kuzenimle bir olup gizlice Anneannemin tandur evi mutfağına gizlice girer yemekleri çalar gizlice evin damına çıkar ve yerdik.
Yemek yapmak, yapbozun parçaları gibi
Yemek yapmak bana hep üretebilen ve zorluklara karşı dimdik ayakta kalabilen kadınları anımsatır.
Tıpkı yapbozun ufacık parçalarından sabırla eserini ortaya çıkarabilme sanatı gibi. Nasıl ki biz gazeteciler veya yazarlar haberlerimizi, yazılarımızı yada eserlerimizi ortaya çıkarabilmek için kaynaklar, olaylar ya da hikayeler arayıp giriş, gelişme ve sonuç bölümleri ile ürün veriyorsak, yemek yapmakta tıpkı buna benzerdir.
Kültürler ile tanışma ve bütünleşmedir. Elimizdeki ürünlerden farklı tatları buluşturarak emek eserini yaratıyoruz.
Yemekler karakterlerin ve kültürlerin aynasıdır
İnsanlar varoluşundan bu yana hayatlarını sürdüre bilmek hep keşiflerde bulundu. Ateşin bulunmasından tutun, ilk tekerleğin icadına kadar her şey insanoğlunun hayatta kalabilme mücadelesi içindir…
Bu yüzdendir yapılan tüm bu keşifler güzel ve lezzetli yemeklerin ve bu lezzetleri ortaya çıkması içindir.
Tüm bunlara vesile olanda tatbiki neolotik çağdan tutun günümüze kadar üreten var eden kadın oldu. Yemeklerin bir toplumlar içerisinde birçok önemi vardır. Mesela hem insanların karakterlerini ve kültürlerini yansıtır, hem de barışlar ve anlaşmalar yemekler esnasında olur.
Yemekler bu yüzden belirleyici bir etkiye sahiptir. Benim yemeklere olan aşkım da kültürlere olan merakımdandır.
Kutu Mutfak ile tanışma
Ben bir kadın olarak duygularımı, yaşadıklarımı, içimden geçenleri yazarak üretmeyi ve ardımda okurlarıma bir şeyler bırakabilmeyi seven biriyim.
Birincil olarak gazetecilik benim vazgeçilmezimdir. Yazabilmek hangi dilde olursa olsun kendini ifade etmek en değerli sanattır.
Ben hem yazarak hem de yemek yaparak kadının mücadelesine bir nebze de olsa ses ve ışık olmaya çalışıyorum. Gazetecilikte bir kadın olarak kendimi ifade edebileceğim platformu bulamadığım bir dönemde,Kutu Mutfak ile tanıştım.
Tesadüfen kapıya asılı bir ilan gördüm ve evet kendi kendime ,yeteneklerimi yemek alanında gösterebilir ve üretebilirim dedim.
Kapıyı açıp mekândan içeri girdim ve karşımda bir kadın gördüm. Karşımda hemcinsimden birini görmek beni çok etkilemişti.
Görüşmeden sonra sonraki gün işe başladım ve benim mücadelem her sabah saat 6’da telefonun kurulu alarm müziğinin çalması ile başlıyor.
Kutu Mutfağa ilk olarak bulaşıkçılık ile merhaba dedim. Bunu tamamladıktan sonra sıra lezzetleri ortaya çıkarmaya gelmişti ve değişik değişik yörelere ait yöresel yemekleri en önemlisi de ev yemeklerini Van halkı ile buluşturmaya başladık ve ilk iş günüm çok yorucu geçmişti.
Çalışmaya devam etmeliyim diye çok bocaladım. Fakat mücadeleci yapım ve yeni şeyleri öğrenmeye olan merakım baskın geldi ama en önemlisi de kadın dayanışmasını bu kadar yakın Kutu Mutfakta görmek ve hissetmek çalışmama devam etmeme vesile oldu…
Bu mutfaktaki kadın arkadaşımın, bir kadın olarak bu mutfağı yaratma çabasına ve mücadelesine hayran kaldım.
Daha sonra ilerleyen zamanlarda ekibimize genç bir arkadaşımız olan Mizgîn de katıldı. Kutu Mutfaktaki kadınların gücüne bir kadın gücü daha katkı sundu. Bundandır ki Kutu Mutfak’taki kadınların mücadelesini ve hayallerini yazmasam, gerçekleştirmek istediğim hayallerim yarım kalırdı.
Kutu Mutfaktaki kadınların hayalleri
Kadınlar aynı çalışma ve yaşam alanında birlikteyse eğer hiç şüphesiz onları birleştiren ortak yönler vardır ve bunlardan en önemlisi de tabiki kadın olmamızdır.
Kutu Mutfaktaki kadın arkadaşlarımın hayalleri de benim için büyük değer taşıyor ve çalışma arkadaşlarıma hayallerini sordum ve şimdi size kadınların her zorluğa rağmen kendilerine inanıp var etme mücadelesini yazabiliyorum.
“AVM’lere de ev yemeği yapmak istiyorum”
Kutu Mutfakta ilk tanıştığım ve onun yaratıcısı olan Rukiye arkadaş hayallerini ve bu yoldaki mücadelesini şöyle tanımlıyor:
“Buradaki en büyük hayalim önce kendimi kendime ispat etmek ve inanmaktı. ‘Bunu bir kadın olarak nasıl yapabilirdim’ buradan başladım. ve bir kadın olarak en iyi yaptığım şey neydi? Yemek yapmak. Yemek bütünleyici, toparlayıcı bir özelliğe sahiptir. Sosyal yönü çok kuvvetlidir.”
“Eğer bir anne isen aileni toparlayıcı bir yapıya sahipsindir. Ben bundan yola çıkarak kadının ve yemeğin o bütünleyici gücü ile en iyi yaptığım işi yani yemek yapmayı bu sefer halkı toparlayıcı ve her kesime hitap etmek ve etkilemek istedim.”
“Bir diğer önemli husus hani değerli şeyler vardır ve kimse bunun farkında olmaz, tıpkı ev kadınları gibi çok değerli hünerlere sahiptirler ama kimse onları fark etmez, karanlıkta, gölgede kalırlar ve özgüvensiz olurlar. Oysaki ben kadınların o gizemli kalmış güçlerini ortaya çıkarmak ve o özgüveni göstermek için bu yemek işine atıldım.”
“Bir kadın olarak hep araştırmayı ve okumayı seven biriydim. Tüm zorluklara ,engellere rağmen azmim ve özgüvenim sayesinde ortaokuldan tutun ta üniversiteye kadar açık öğretimden eğitimime devam ettim ve gastronomi bölümünden mezun olup aşçı oldum. Benim en büyük hayallerimden biride ev yemeklerini dünya çapında tanıtabilmek.”
“Şuanda çokça tüketilen fast food yemekler yerine ev yemeklerini ön plana çıkarmayı çok istiyorum. Tabiki buna da başlangıç olarak büyük AVM’lerde ev yemeklerini ortaya çıkararak yapmak istiyorum.”
“Tabi ben bu Kutu Mutfağı kurarken çevremde ister sosyal çevre ister muhafazakar kesimler tarafından bir çok zorluk ve anlayışla karşılaştım. ‘Yok kendini niye yıpratıyorsun yok kadınsın otur oturduğun yerde’ gibi bir çok anlayış.”
“Ama ben gerçekleştirebileceğim hayallerin ve gücümün peşine düştüm. Bir kadın olarak örnek olabilmişsem ne mutlu bana ve kadınlarda hangi alanda yetenekleri varsa bu ister yemek, isterse el becetleri olur kendilerini geliştire bilir ve güçlerinin farkına varabilirler.”
“Kutu Mutfağın küçük olduğuna bakmayın”
Mizgîn de Kutu Mutfakta aramıza katılan genç arkadaşlardan biri ve en çokta bir genç kadın olarak onun hayallerini merak edip sormuşumdur.
Siz okurlarında bunu merak ettiğini duyar gibiyim!…Çünkü gençlerimizin hayalleri hele ki bu kadın ise, nasıl bir gelecek istediklerinin ,yeniliklerin ve gelişimin temsilcisidirler.
Mizgîn bu gençlerden biri ve Kutu Mutfak ile tanışmasının tesadüfen gördüğü iş ilanı sayesinde olduğunu söyledi ve bir genç olarak hayallerine ilişkin de şunları söyledi:
“Kutu Mutfağın küçük olduğuna bakmayın, bu daracık yere çok büyük hayaller sığıyor. Benim de geleceğe dönük büyük hayallerim var. Bunlardan biri de genç bir kadın olarak kendimi geliştirebilmek ve kendimi eğitmek boyutunda yarım kalan üniversiteyi okuyabilmek. Çünkü üniversiteyi kazanmama rağmen kalacak yurt bulamadığım için eğitimime ara vermek zorunda kaldım. Ama her şeye rağmen hiçbir zaman bundan vazgeçmedim.”
“Bu yılki sınavlarda bana katkısı olsun diye hem eğitim masraflarım için hem de aileme destek olmak için çalışıyorum. Kutu Mutfak’taki kadınların dayanışmasını gördüğümde bir kez daha kendime olan güvenim katlandı. Bence her kadın kendine güvenmeli ve hayalleri için mücadele etmelidir.”
Evet sevgili okurlarım benim de en büyük hayallerimden biri yazmaktı ve yazdıklarım ile “ben de bir kadın olarak varım” diyebilmekti.
Kutu Mutfak’taki kadınların hayalleri ve mücadelesi yazım bunu size ulaştırmamda yol oldu. Bu da bunu gösteriyor ki mekânların hiçbir önemi yok, önemli olan hayallerimizin bizi ulaştırdığı dağın en yüksek zirvesidir.
Nejla Kırbaş
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!